29 Eylül 2015 Salı

GÜNAYDIN TÜRKİYE!

Zor günler yaşıyoruz...

Duygularımızı kontrolde zorlandığımız, sancılarını, hüznünü, acısını birlikte hissettiğimiz
çetin günlerden geçiyoruz. Terörün, şiddetin, hırsın, tahammülsüzlüğün sınırları aştığı günler...

Çok üzgünüm!...Üzgünüz hep birlikte...

Aynı pencereden bakmasak da, pencerelerimizi açtığımız an, gördüğümüz şey aynı: Acı ve hüzün...  İnsan, gözünün önünde acı çeken insanlar gördüğünde tepkisiz kalamıyor, bir şeyler yapmak istiyor... Ağız dolusu küfür biriktiriyor, küfürlerimizi kontrolsüz bir şekilde savuruyoruz, kimi vurduğu, incittiği, üzdüğü önemli olmadan. Prof.Dr. Özcan Köknel'in sözleri geliyor aklıma, sayfamda küfür, kızgınlık ve öfke mesajlarına bakarken;

"Bizim insanımız kaygısını ve korkusunu öfkeyle anlatan bir yapıya sahip. O öfkeyi de normal karşılamak gerekiyor. Mağdur olmuş kişi bir şeyleri kırıyor, döküyor ve öfkeyle
anlatıyorsa onu hoş görüyle karşılamak gerekiyor. Bunu bir şeyleri tahrip etmek
için değil, kendi öfkesini ve kaygısını anlatabilecek başka bir dil bulamadığı
için yapıyordur. Bunu bilip, anlayıp hoş görüyle karşılamamız gerekiyor..."


Türkiye bir cenaze evi ve Özcan Hocanın dediği gibi;  ağzımızdan ne çıkarsa hoşgörüyle bakmamız gerekiyor.  Öfkemizin alt metninde; kıyıya vuran o çocukları, şehit düşen canları, canından yanan anaları kendimiz gibi görmemiz var. Demek ki o analar, babalar, eşler, çocuklar gibi bakıyoruz olana. Demek ki, 'biz' olabilmişiz.

"Hiç umudum yok " diyenlere biz olduğumuz, acıya hemhal olup, yüreğimizde hissettiğimiz bu anları hatırlatmak istiyorum. Bizlik duygusunu yaşadığımız ve Zonguldak'ta yaşayan kardeşlerimiz gibi "barış ve kardeşlik " için yürüdüğümüz, bir araya geldiğimiz her an umudum daha da artıyor.

Acıdan ne yaptığını bilemez insan evet hoşgörüyle bakmamız gerekiyor ancak hoşgörüyle konuşmamız, davranmamız gerektiğini de bilerek. Acı, hüzün ve empati bazen insanın aklını durdurur, otomatik davranır insan, ne yaptığını bilmeden. Düşünmemiz gerekiyor, aklımızla değil, kalbimizle. O kadar öfkeliyiz ki, kalbimizden çıkan sözleri duyamıyoruz. Şehirde kütüphane yakarken, evine ekmek götürmeye çalışan kürt kökenli babaya onlarca insan saldırırken,  onun ne düşündüğünü, ne hissettiğini anlamadan, ezbere sırf öfkemiz var diye saldırabiliyorsak, kalbimizin sesini daha fazla dinlemeye ihtiyacımız var. Yakanların, yıkanların, kan revan içinde bırakanların bir şuur kaybı yaşadığını düşünmek istiyorum. Tıpkı dükkanını yağmalayan o esnaf gibi,  "yıkıldım ama yine de barış "  inancıyla, direnişiyle bakmak istiyorum hayata.


Haksızlığa haykırırken, haksızlık yapanlara, küfür edilmesin derken, küfredene, öfkesinden
düşüncesini göremeyene, "terör var" diye bağırırken, teröriste dönenlere rağmen, sayfamda paylaşılan  ve üzerinde yazılan korkunç ve kışkırtıcı sözlere rağmen, birbirlerini rahatlatmak için değil, daha da kışkırtmak için dolduruşa getirenlere rağmen, "benim hala umudum var"   şarkısını söyleyenleri dinlemek istiyorum...

Negatifle, karamsarlıkla, kışkırtmalarla, öfke yarışlarıyla, umutsuzlukla sadece tükeniriz, oysa bizim bir olmak için şarj olmaya, dik durmaya, metanetli olmaya ihtiyacımız var. Dayanışmayla, birlik ve beraberlikle güç bulmaya ihtiyacımız var. Düşünmeye, içimizdeki karanlığı, teröristi, ötekileştireni görmeye ihtiyacımız var. Kalbimizin önündeki kirleri temizlerken, bir taraftan da değerlerimizi hatırlamaya ihtiyacımız var.

Çocuklarımızı unutuyoruz, hiddetle bağırırken. Onların bilinçlerine aşıladığımız şiddet duygusunu hatırlamamız gerekiyor...

Sosyal sitelerde yayınlanan küfürlere, resimlere, düşüncelere şahit olabileceklerini unutuyoruz...
Bağırırken içten içe onları korkuttuğumuzu unutuyoruz...

Barış, kelimesinin yerine Savaş çığlıklarıyla dolduruyoruz o tazecik kalpleri, beyinleri. Gelecek dediğimiz şeyin onların dünyası olduğunu unutarak, geleceğe şiddetle kirlenmelerini sağlayarak giriyoruz. Zor zamanlar geçiriyoruz ancak korumamız gerekenler için daha uyanık olmayı unutuyoruz...

Silah arkadaşlarını kaybeden ve içlerinde bin bir duyguyla tetikte duran askerlerimize moral vermeyi; yollarını bekleyen anaların diken üstünde haberleri okuduklarını unutuyoruz...

Hepimizin ne olduğuna, nasıl olduğuna dair bir fikri var. Hepimiz, savaşa, teröre, öldürmeye, kan dökmeye, haksızlığa karşıyız. Daha güçlü bir gelecek için; yapılanlara, hayata tutunarak, çalışarak, üreterek, okuyarak direnmeliyiz. Hepimizin özgürce kullandığı bir mecra var;  sayfalarımız. Takip ettiğimiz bazı haber sitelerinin yayınladığı resimlere, haberlere kızarken, aynı haberleri bizim verdiğimizi, yargılarken, yargılamamayı unutmamalıyız. Ve en önemlisi bizleri okuyan, davranışlarımızı kopyalayan  en yakın takipçilerimiz olan çocuklarımızı
hatırlamalıyız...

Bazen insan o kadar üzülür ki, o kadar yanar ki içi, acıdan bağırır. Canımız bu defa çok acıdı, çok bağırdık ocağı yananlarla birlikte. Belki diyorum, belki de birbirimize hatırlatmamız gerekiyor farkında olmadan ileriye gittiğimizi. Evladını, eşini, babasını kaybedenlerin yanında olmak, bir haksızlığa, teröre karşı omuz omuza biz olmak umut verici.

Çocuklar bugün yaşadıklarımızı belleklerine kaydediyorlarsa,   buradaki umudu kaydetsinler... "Kana kan, intikam" sözlerini değil,  Her şeye rağmen bir olmak için hırpalanan o esnafın duruşunu, binlerce insanın; "barış ve kardeşlik " diye haykırışını kaydetsinler..

Hayat Güzeldir filmini izleyenler bir kez daha izlemeli...

Guido'nun oğlu için yaptıklarını, "hayatı güzeldir " mesajını tam da savaşın içinde nasıl verdiğini hatırlamak için izlemeli...

Robin Williams'ın canlandırdığı karakter DJ Adrian'ın askerlere moral vermek için koşullar ne olursa olsun, ne kadar üzgün olursa olsun; neşeyle  "Günaydın Vietnam! " diye seslenişini hatırlamalı...

Enerjimiz giderek azalıyor, üstelik her gün başka bir acıyla uyanıyoruz ancak en çok umuda ihtiyacımız olan şu dönemde, daha da güçlü olmalıyız. Geleceğe kol kanat gerebilmek için, umudu çocukların ve bizim için yolda, cephede olanların yüreklerinde yeşertebilmek için. Umut varsa, enerji var, enerji varsa yapabilecek daha çok şeyimiz var.

Acı çeken analar, aileler, çocuklar için bir şeyler mi yapmak istiyorsan; çocuklarınla
çizgi film izle,
daha fazla kitap oku,
doğaya karış,
ve için kan ağlasa da ona gülümseyerek "günaydın " de!

De ki, gelecek "hayat güzeldir " diyerek uyansın.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Etiketler