24 Temmuz 2015 Cuma

Erkekler Twitter’dan, Kadınlar Facebook’tan ! ( Psikoterapist Cem Keçe - Martı Dergisi Röportaj )



Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Martı okurları için Psikoterapist Yazar Dr. Cem Keçe ile yapacağımız söyleşiye giderken arabada ilk kez dinlediğim bu şarkının konuşacağımız konuyla ilgisinin de bir tesadüf olmadığı gibi… İrem Derici söylüyor, ben sözlerini dikkatle dinliyorum. O, “ Zorun Ne Sevgilim?” diyor ben “ zorumuz ne? “ diyorum. Şarkının nakaratını ezberliyor ve aynı iştahla eşlik ediyorum…

Üstüne düşüyorum, kendini çekiyor
Umursamıyorum olay çıkıyor.
Aşk da bir taraf erken bıkıyor,
Gariplik bizde mi, gidenlerde mi?

...
Gerçekten de bir gariplik var bu işin içinde. Giden ya da garip olmak konusunda köşe kapmaca oynuyoruz. Bazen giden oluyoruz, bazen ‘garip’ ama hangi köşede olursak olalım birbirimizi anlayamıyor ve çözemiyoruz, Çözemediğimiz için de biz kadınlar anlaşılana kadar bağırıyoruz. Bağırmak kesmiyor, şarkıları mancınıklara koyup timeline’dan eski sevgiliye tam on ikiden nişan alıyoruz. Biz konuşuyoruz, erkekler susuyor. Onlar siyaset konuşarak, futbol tekniklerinden bahsederek, maç yorumlayarak susarak sensizce katılıyorlar bu oyuna ve “sensizim ama hayat devam ediyor “ mesajı vererek psikolojik savaştaki yerlerini alıyorlar. Ve her iki taraf da anlamak üzere değil, acıtmak ve savunmaya geçmek üzere hareket ediyor. Hepimiz çocuk gibi görünüyoruz Aşk sahasının içinde. Acımadı ki, acımadı ki! diye bağıran, kalbindeki yaraları aceleyle sarıp karşı saldırıya geçen büyük çocuklar.

Yani biz aşkı bir savaş gibi yaşıyor ve sonunda da yorularak başka aşklara şarj olmaya çalışıyoruz. Yaşadığımız bu şeyin adı aşk mı sahiden? Acaba, bu davranışlarımızın çocukluk dönemlerimizde yaşadığımız hikayelerle bir ilişkisi olabilir mi?…


Psikoterapist Yazar Dr. Cem Keçe ile İlişkiler üzerine yaptığımız sohbet sonunda, hala düşündüğüm ve üzerine yoğunlaştığım bazı konular var. Erkek ve Kadın dili gerçekten de çok farklı ve bu dili öğrenmediğimiz sürece, öğrendiğimiz, bildiğimizi sandığımız, bilge arkadaşlarımızdan aldığımız stratejik davranışların sadece an kurtarma ve iç rahatlatma harekatından başka bir şey olmadığını anlayamayacağız. En önemlisi ve üzerinde beni kitap yazmaya iten en önemli neden, aile ilişkilerimiz. Yani, kadın ya da erkek olalım, anne ve babamızla yaşadığımız ilişkiler, geçmiş travmalarımız, geçmiş ilişkilerimizde sorunlar varsa ve onların farkına varıp çözmedikçe ilişkileri de sanki bir şarkıyı tekrar tekrar dinler gibi tekrar ederek yaşamaya devam edeceğiz. Eski sevgili gidip, bir başkası geldiğinde o bambaşka biri olsa da, onu belleğimizde yaşattığımız kadın ya da erkek olmaları için zorlayacağız. Birbirlerini yoran ilişkiler gördüğümde, aynı cümlelerle güne başlayan çift şikayetleri duyduğumda, omuzlarım yana düşüyor ve içimden üzülerek şunu söylüyorum : acaba herkes birbirinin geçmiş travmalarını, hikayelerini bilseydi, yine de birbirlerini üzerler miydi?… Sevmek istiyoruz, Onu hayal ediyoruz, gün boyunca deli gibi görmek istiyoruz ama karşılaştığımızda sevmiyormuş, istemiyormuş, ilgilenmiyormuş gibi davranıyoruz. Hepimizin bu kadar ilgiye ve sevgiye ihtiyacı varken, bu yoksunluğu seçmemizin ve davranışlarımızın üstesinden gelemememizin sebebi ne sahiden? Siz de merak ettiniz mi? Sevgilinin zoru ne? Bilmiyorum ama Dr. Cem Keçe’nin söylediğine göre hepimiz aynı dili konuşuyormuş gibi görünsek de aslında birbirimizin dilini bilmiyoruz.

İlgisiz kalırız, değersiz hissederiz, huzurumuz kaçar, kışkırtılırız ama bize bunları yaşatan kişi konusunda ısrar ederiz. “Sevil de sevme” şarkısını hop hop göbek atarak söylediğimizde ne kadar da ciddiyiz. Gerçekten buna inanıyor muyuz mesela? Sevilmek isteğimizin karşılığı sevmemek mi olmalı. Severken korkuyor muyuz? İncinmemek, kırılmamak için mi “muş” gibi yapıyoruz. Bize bu korkuyu saran neden ne?

Ezberi bozmak ve tüm gücümle şöyle bağırmak istiyorum : hey!.. Yanlış yoldayız. Bunları yanlış öğrendik, kodladık. Böyle sevmek bizim öğrenilmiş çaresizliklerimiz, durun ve sevin. İnadına sevin ama başkasına inadına değil, kendinize, içinizdeki egonun inadına sevin. Kırılmamayı öğrenene kadar kırılın ama sevin. Mutlaka sevginin gerçek manasını bilen biri gelip bir gün size bütün içtenliği ve ihtişamı ile “Merhaba “ diyecek. Buna inanıyorum, çünkü ilk “Merhaba” yı içinizdeki sesten duyacaksınız.

Kadın ve erkek yapısı dediğimiz anda bir ansiklopedi açılıyor ve içinden her iki cinsin de psikolojik ihtiyaçları, yetiştirilme tarzları, geçmiş yaşam kodları, anne- baba rol modelleri diye bölümler çıkıyor. Yani gerçekten de iş gibi çalışmak gerekiyor hem kendimizi hem de karşı cinsi. Öğrendiklerimden bunu anlıyorum. İşimiz kolay mı? Tabi ki değil, zor. Ama her arkadaş toplantısında “ bu adam bana bunu dedi, aslında bunu mu demek istemişti yoksa bundan dolayı mı böyle davranıyor “ açık oturumu yapmaktan, bir dedektif gibi sayfaları, cep telefonları, tuvalet ziyaretlerini kontrol etmekten daha zor ve yorucu değildir diye düşünüyorum. Stratejik planlar, kuşku nöbetleri, “acaba neden? “ soruları ve sherlock holmes edasıyla iz peşinde olmak, teoriler, çıkarımlar, “ebeledim seni hain adam ya da kadın “ sendromları, sevgiliye atılan kaya gibi cümleden mesajlar, twitterlar… Ben yazarken yoruldum inanın, ya yaşamak?… Siz yorulmadınız mı? Bu yorgunluğu gözlemlediğim her an aklıma Adem ve Havva’nın yaradılış hikayesi geliyor.

Hz. Adem uyandığında, Havva’yı başucunda oturur buldu. Hemen ona : “sen kimsin?” diye sordu. Havva: “ben bir kadınım” dedi. “Niçin yaratıldın?” diye sordu Adem.
Havva : “Senin benimle, benim de seninle huzur bulmamız için” cevabını verdi.
Peki, biz neden huzur bulamıyoruz? Bizi birbirimizden uzaklaştırıp, uzaklara özlemle bakmamıza neden olan etkenler neler? Niye giderek yalnızlaşıyor, uzaklaşıyor ve yanı başımızdakini anlamakta zorluk çekiyoruz? Birinci derece yanık gibi yaşadığımız en büyük yalnızlığımızın ise, birlikteyken ya da evliyken yaşadığımız çift’e kavrulmuş yalnızlıklar olmasının nedenleri nedir?…
Psikoterapist- Yazar Dr. Cem Keçe, “erkekler konuşmayı sevmezler, konuştuklarında ise genellikle söylemek istemediklerini söylerler. diyor. Nedenini bir dinlemekte fayda var.
Sohbetimiz esnasında hop oturup, hop kalktığım, koltuktan kaydığım, yakamı düzeltip strese girdiğim anlarım da olmadı değil. Çünkü bugüne dek öğrendiğimiz ve “kadın kaçar, erkek kovalar “ kalıp düşüncesine “ kadın erkeği tutmalı “ gibi bir tezle karşı karşıya kalmak öğrendiklerimin üzerine inen koca bir darbe gibiydi. Konuşma sonunda kendimi koltuk altına koca bir çalışma dosyası sıkıştırılmış bir kadın gibi hissettim.

Sohbeti okumadan önce derin bir nefes almanızı öneriyorum. Erkekleri anlamanın yolu onları dinlemekten geçiyor. İnsanları ekran başına mıhlayan Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem Sultanı’nı kadın – erkek demeden neden heyecanla takip ettiğimizi bir de Cem Bey’den dinlemelisiniz.
Ve ‘paralel’ kelimesi ilişkilerin içine de girdi sevgili okuyucular. Paralel evren, paralel devlet kavramlarının arasına sıkı bir aday daha geliyor ki, inanın bana çok ses getirecek. “ Twitter erkeklerin, facebook ise kadınların oyun alanıdır. “ diyen Cem Bey bakın Paralel ilişkileri nasıl anlattı?

Tabi ki Zamane aşkları… “Eskiden buralar bostandı” sözünü modern bir anlayışla değiştirecek yeni bir gelecek atasözümüz oluşuyor ; “eskiden timeline’lar destandı” Aşklar sanal ama hisler gerçek mi? sorusuna gerçekler boyutundan baktık.
Sonsuz aşk kavramına inananlar, hayal kırıklığına uğrayacaksınız, şimdiden söylemeliyim.

Cem Bey, “Aşk dediğimiz şey en fazla 3 sene “ deyince ‘ sonsuz aşk’ ezberim bir pankart açtı gözlerimin önünde. Şimdi karşımda duran bütün harflere “bunlar delirmiş galiba” diye bakıyorum. Sohbet esnasında aşkı şizofrene bağladığımızdan olsa gerek, Cem Bey’in muayenehanesinden ayrıldığımda dilimde artık başka bir şarkı vardı ve Aysuda Ülkü Zeren söylüyordu…

Sen çok seven, ben şizofren,
E böyle bil bir şey demem
Yeter yaşadığını bilmem
Ne güzeldik oysa biz!

...

Ne güzeliz böyle biz, bize dokunmayın diyorsanız, diğer sayfalara geçebilirsiniz. Fakat partnerinizin dilini öğrenmek istiyorsanız, bu yazıyı okumadan geçmeyin derim.

İşte, Psikoterapist Yazar Dr. Cem Keçe ile, erkek ve kadın dilinden aldatmaya, paralel ilişkilerden aşka, cinsellikten boşanmaya kadar her şeyi konuştuğumuz sohbetimiz…

http://www.martidergisi.com/erkekler-twitterdan-kadinlar-facebooktan/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Etiketler