26 Temmuz 2015 Pazar

RUHUMUZA AFİYET

Toplum olarak zor bir dönem geçiriyoruz. Türkiye’de son zamanlarda yaşanan son olaylar hepimizi derinden sarstı ve yediden yetmiş yediye etkisinde kaldığımız ve belki de çoğumuzun hala atlatamadığı ruhsal – zihinsel yorgunluklarımız oluştu. Son zamanlarda yakın çevremden de duyduğum ve haftalardır benim de şikayetlerim arasında yer alan zihin karışıklığı, halsizlik ve yorgunluğun nedenlerinden birinin de Soma ile birlikte yaşadığımız yas olduğunu düşünüyorum.  Ayrıca son zamanlarda artan kadına yönelik şiddet, çocuk kaçırılmaları ve çocuk istismarı haberleri de zaten yıpranmış olan sinirlerimizi daha da yıprattı…

Dönem dönem ruh sağlığımızı korumak ve kendimizi daha iyi hissedebilmenin yöntemlerini öğrenmek için değerli uzmanlarımızla röportajlar gerçekleştirecek ve sizlerle bu köşede paylaşmaya çalışacağım…
 
Özellikle sosyal sitelerde paylaşılan yorumlara gelen tepkilerine ve kişilerin durum yorumlarına daha bir dikkat kesildim. İnsanların birbirleriyle iletişim dillerini, kendilerini nasıl ifade ettiklerine daha da bir farkındalıkla baktım. (Kendi hislerimi  ayırmadan elbette) Oldukça sinirli ve tahammülsüz gibi görünüyoruz.  İyi ki şiirler, şarkılar, özlü sözler var dedim kendi kendime. Tam olarak ifade edemediklerimizi, konuşamadıklarımızı, hissettiklerimizi, beğendiklerimizi bu sözlerle anlatabiliyor ve paylaşımı böyle gerçekleştirebiliyoruz. Ve fark ettiğim başka bir şey daha oldu, aslında ne kadar çok ilgi ve sevgiye ihtiyacımız var. İhtiyacımız olduğu halde ne kadar az paylaşıyoruz bu tür sözleri… İlgisizlikte ve eleştiride bol kepçe, sevgi ve övgüde bir kaşık sunumumuz…
 
Stresimizin, öfkemizin kaynağını ve acılar, hüzünler karşısında  ne yapacağımızı bilemediğimiz şu dönemlerde en çok ihtiyacımız olan psikiyatristler ve psikologlar. Bu konuyla ilgili söyleşilerimin ilk başlangıcını Prof. Dr. Özcan Köknel ile yapmak istedim. Kendisinin benim için ayrı ve özel bir yeri de vardır. “Babalardan Babalara” adlı kitabımın kahramanlarından biri olmasının yanı sıra, gençlik yıllarımda en çok okuduğum yazarlardan biridir kendisi. O yıllarda onunla tanışmayı bile hayal edemezken, bugün çok iyi bir dost olmamız benim için ayrı ve özel bir anlam taşıyor. Kendisi uzun yıllar Şiddet Dili ve Öfke ile ilgili araştırmalar yapmış, kitaplar yazmış ve çalışmalar yapmış bir Psikiyatrist.
 
“Neden sinirli ve öfkeliyiz? “ sorusunu kendisine sordum. Özcan Bey;  “konuşurken sırtınızı dönmek bile şiddettir” dediğinden bu yana düşünüyorum, günde kaç kez birbirimize şiddet uyguladığımızın farkında bile değildik belki de…  Toplum olarak nasıl bir ruh hali içindeyiz ve neydik, ne olacağız ve nereye doğru gidiyoruz sorularının cevabı röportajımızın içinde. Genel durumumuz biraz canınızı sıkılabilir. Fakat sorunu bilmek çözüme daha kolay ulaştırabilir, öyle değil mi? Eğer çözüm bizim elimizdeyse…
 
Ve başka bir konu, güvenmek…  Meğer, başkasına güvenmekten daha da önemli bir şeymiş, kendine güvenmek. Kendine güvenle aranırmış başka birine güvenmek. Ve meğer güvenmek çocuklukta atılan bir tohummuş ve büyüdükçe filizlenirmiş… Özcan Köknel’i okurken, kendinize de yolculuk yapacaksınız, uyarmadı demeyin.
 
15 Haziran Babalar günü ve bu babalar günü biraz buruk geçecek. Soma’da yüzlerce çocuk babasız, yüzlerce kadın ise eşsiz kaldı. Babasızlığın ne demek olduğunu ve baba kavramının ne kadar önemli bir anlam taşıdığını Babalardan Babalara adlı kitabımı hazırlarken anladım. Belki bu babalar günü, tüm babalar sadece kendi evlatlarına değil, babasız tüm çocuklara da “ben de senin babanım “  diyerek sıkıca sarılır. Uzaklarda da olsa, ses vermek “biz buradayız, yalnız değilsin “ demek, eksikliği tamamlamasa da, “güven “ verir. Özcan Köknel’in dediği gibi; “acıların başkaları tarafından paylaşıldığını görmek, çocukları bir nebze rahatlatabilir” Tıpkı büyükleri  rahatlattığı gibi.
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Etiketler